• Tepe Noktası
  • Posts
  • GÖRÜŞ: ABD ve diğerleri / Google Davası ve Rekabet Hukuku

GÖRÜŞ: ABD ve diğerleri / Google Davası ve Rekabet Hukuku

Av. Yavuz S. Yıldız Tepe Noktası için değerlendirdi...

GÖRÜŞ: ABD ve diğerleri / Google Davası ve Rekabet Hukuku

 Av. Yavuz S. Yıldız Tepe Noktası için değerlendirdi...

7.08.2024 tarihli bültenimizde ABD ve diğerleri ile Google arasında geçen rekabet hukuku davasının haberini vermiştik.

Dava birkaç yönden önemliydi, hatta bazı rekabet hukukçuları bu davayı yüzyılın en önemli davası olarak görüyor. Öyle ki Google’ın reklamcılık ve arama faaliyetleri davada inceleme konusuydu ve dava süreci oldukça uzun sürmüş, birçok bilgi ve belge incelenmişti; dolayısıyla bu davanın teknoloji devlerine karşı açılabilecek davalarda bir öncü olabileceği düşünülüyor.

Davada mahkeme şu ifadeleri kullandı: “Google hakim durumdadır ve hakim durumunu sürdürmeye yönelik hareket etmiştir. Sherman Yasası’nın 2. maddesini ihlal etmiştir.

Mahkeme özellikle (1) genel arama hizmetleri ve genel arama metin reklamları için ilgili ürün pazarlarının bulunduğunu; (2) Google’ın bu pazarlarda tekel gücüne sahip olduğunu; (3) Google’ın dağıtım anlaşmalarının münhasır olduğunu ve rekabeti engelleyici etkilere sahip olduğunu ve (4) Google’ın bu anlaşmalar için geçerli rekabet yanlısı gerekçeler sunmadığını tespit etmektedir. Mahkeme ayrıca Google’ın genel arama metin reklamları için rekabetçi fiyatların üzerinde fiyatlar uygulayarak tekel gücünü kullandığını tespit etmektedir. Bu davranış Google’ın tekelci kar elde etmesine olanak sağlamıştır.

Aslında bu yazıda amacım Google davalarını incelemek değil; onu bir başka yazımızda değerlendirebiliriz. Bu yazıda, bahsi geçen haberimiz sonrasında okurlarımızdan rekabet hukuku hakkında gelen bazı soruları yanıtlamak istiyoruz, böylece belki rekabet hukukunun neyi amaçladığı daha iyi anlaşılabilir.

İlk ve en çok sorulan sorudan başlayım: tekel olmayı istemek suç mu? Bu soruya basitçe hayır cevabını verebiliriz. Rekabet hukukunda ihlal teşkil eden tekel olmak değildir. Bu durum United States v. Grinnell Corp., 384 U.S. 563 (1966) kararında “büyüme veya üstün bir üründen doğan gelişme, ticari zeka veya talihin cilvesi” sonucu meydana gelen tekelci gücün yasaklanmadığı şeklinde açıklanmıştır.

Hatta yukarıda yer verilen Google kararında da bu hususa şöyle değinilmiştir: “Google, pazar hakimiyetini tesadüfen elde etmemiştir. Binlerce yetenekli mühendisi işe almış, sürekli olarak yenilik yapmış ve akıllıca iş kararları almıştır. Sonuç, Google’a günlük yüz milyonlarca kullanıcının güvenini kazandıran sektörün en yüksek kaliteli arama motorudur.

Görüldüğü üzere üstün bir ürün, doğru iş kararları ile tekel konumuna gelmek yasaklama kapsamının dışındadır. Öyleyse ihlal olan nedir? Rekabet hukukunun asıl yasaklamak istediği, bu pazar gücüne bazı cevaz verilmeyen yollarla ulaşılması veya sürdürülmesidir.

Örneğin, teşebbüslerin kendi aralarında anlaşarak bu pazar gücü ellerindeymiş gibi fiyatları artırmaları veya diğer rekabet parametrelerine müdahale etmeleri yasaklanmaktadır. Bunun gibi, rekabet hukuku, hakim durumda olan teşebbüse de bazı özel davranış yükümlülükleri getirmektedir. Yani, söz konusu pazar gücüne kendisi bir şekilde ulaşmış olan teşebbüs de bu gücünü korumak için rakiplerinin aleyhine olacak bazı yasak davranışlarda bulunamayacaktır.

Eğer, iktisat derslerinde öğretilen tam rekabetçi piyasalar içerisinde yaşasaydık piyasalara herhangi bir müdahale yapılmasına gerek kalmayacaktı. Ama böyle ideal bir piyasa düzeni içerisinde yaşamıyoruz ve piyasa aksaklığı denilen aksaklıklar oluşuyor. Teşebbüsler de bu aksaklıklardan faydalanarak tüketici refahı (veya diğer herkesin refahı) aleyhine, fakat kendileri lehine davranabiliyorlar. Esasında rekabet hukuku bu durumların oluşmasını engellemeye çalışıyor.

Okurlardan gelen ikinci soru da zaten bununla ilintiliydi: davada Google’ın diğer firmalarla yaptığı dağıtım anlaşmaları eleştiriliyor, biz bir ürünün içerisinde default olarak Google’ın yer alacağını bilerek o ürünü alıyoruz, bunun zararı ne?

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz üzere Google’ın konumu gereği bazı özel davranış yükümlülükleri var. Misal, bu dağıtım sözleşmelerini eğer bir başka arama motoru olan Bing yapmış olsaydı muhtemelen bu kadar sert bir değerlendirmeye tabi tutulmayacaktı. Ancak, bu tarz anlaşmaları Google yaptığı zaman hem yayılımını artırarak diğer rakiplerinin rekabet etmesini engelliyor hem de pazar gücünü tahkim ederek reklam verenlerden fahiş ücretler talep edebiliyor. Nitekim, kararda genel arama metin reklamları pazarında böyle bir fiyatlama olduğundan bahsedilmiş.

Rekabeti korumak isteyişimiz de bir fanteziden ileri gelmiyor. Teşebbüsler arasında rekabet olduğunda bu bize ucuz fiyatlar, kaliteli ve yeni ürünler vb. olarak geri dönüyor. Bir piyasada bir tekelin olduğunu hayal edin. Muhtemelen o tekelin size kaliteli ürün vermek, uygun fiyatlara satış yapmak gibi bir teşviki olmayacaktır. Rekabet hukuku tam da bu durumun oluşmasını engellemek istiyor.

Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki rekabet hukuku demokrasiye de katkı sağlar. Şirketlerin, özellikle sosyal medya platformlarının, yayın politikalarını düşünün. Eğer rekabet hukuku bu şirketleri denetlemese, bu şirketler, büyük ihtimalle, yasaklanan davranışlarla çok daha hızlı büyüyebilecekler ve ifade özgürlüğü hilafına da adımlar atabilecekler. Veya, bu şirketlerin devletlerle ilişkilerini, lobicilik faaliyetlerini ve demokrasilere doğrudan ya da dolaylı olarak yapabilecekleri tesirleri düşünün. Zaman zaman şirketler bu güce ulaşabilmekte ve siyaseti etkileyebilmekte. Şunu vurgulamak gerekir ki, Gilded Age denilen dönemden sonra oluşan ve ciddi manada siyasi güçleri de bulunan dev tekellere karşı savaşmak için Theodore Roosevelt 1890 tarihli Sherman Rekabet Yasası’nı kullanmıştı.

Yeniden görüşmek üzere.